bourne serisinin 3. ve şimdilik son filmi. 1980 yılında bourne karakterini yaratmış olan robert ludlum'un aynı adlı eserinden uyarlanmış film. daha önceki filmlerde, bir yaralanma olayı sonrası geçmişini hatırlayamayan jason bourne'un geçmişinin peşine düşmüş, onun bir zamanlar cia'in, treadstone olarak bilinen ve özel operasyonlarla görevli bir kolunda çalıştığını öğrenmiştik. ultimatum'da ise bourn'u daha yakından tanıyor, çok sayıda aksiyon sahnesi izliyor ve zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz. casus filmlerinin güzel bir örneği, bolca da action'la harmanlanmış. film, moskova, paris, madrid gibi avrupa şehirlerinde hızlı bir tur atıp, bir ara fas'a uğruyor, sonra new york'da bitiyor, bu sayede biz de izlerken hızlı bir dünya turu atmış oluyoruz.
başrolde artık bourne karakteriyle özdeşleşen matt damon'ın yanında julia stiles, david strathair ve scott glenn rol almış, yönetmen ise 2. film the bourne supremacy'nin de yönetmeni olan paul greengrass.
gittim , gördüm ve teslim oldum. evet, paul greengrass bu işi kotardı ve bir üçlemenin her seferinde daha da iyisini yaparak (şimdilik) tamamlanabileceğini gösterdi. bourne'u seviyorum çünkü bond gibi salon adamı değil ve envai çeşit teknolojik oyuncaktan faydalanmıyor. hatta bourne'un hiçbir şeyi yok, kimliği dahil. bourne yakın temas adamı, misal ıslıkla gelen arabası yok ama düşmanını bi kitap ve havluyla haklayacak beceride. ayrıca görüp görebileceğiniz en uzun yakın dövüş sahnelerinden biri bu bahsettiğim olayda geçiyor. bir de sanırım omuz kamerası sıklıkla kullanılmış ki sanki ordaymış gibi hissediyorsunuz seyrederken bu sahneleri. ayrıca bir araba kovalamaca sahnesi var ki akıllara zarara. eğer bir gün bu dalda bir ödül verilirse eminim bu sahne açık arayla bu ödülü alır. umarım bu filmin devamı olur, doyamadık bourne'a çünkü.
serinin üçüncü filmi olarak hakkını vermiş film. baştan beri harika olan senaryo, bu filmde de kendini fazlasıyla gösteriyor. efektler hakeza, ayakta alkışlanacak şekilde. lakin görüntü yönetmeni, bence büyük riske girerek hareketli kamerayı, dar açıları çok bolca kullanmış. bu görüntüler, heyecanlı aksiyon ve gerilim sahnelerinde işe yarasa da, fazla kullanılması göz yoruyor, seyirciyi filmden bıktırabiliyor. the transformersda da peşimizi bırakmayan dar açılı çekimler, bu filmde kabusumuz oluyor. özenle hazırlanmış, emek verilmiş aksiyon sahneleri hiç birşey anlamadan bir anda gözümüzün önünden akıp geçiyor. özellikle jason bourne kadrajdayken, en sakin görüntüde bile kamera feci biçimde sallanıyor. farklı açıları bol kullanmak filmin kalitesine işaretse de, bu filmde henüz bir kareyi seçemeden farklı bir açı sunuluyor. evet, film boyunca heyecanlı bir atmosfer yakalanmış, ki jason bourne serisi genel anlamda böyle, ama adam akıllı oturup konuşma sahnelerinde bile karakterin, görüntünün en ucuna ufacık bir yere sıkıştırılması, sallana sallana gösterilemesi rahatsızlık verici.
ayrıca, üçüncü filmler genellikle son filmler olduğu için, bu filme de bu beklentiyle gittim. düğümün çözüleceği noktayı filmin son 5 dakikasına değil de, en azından ikinci yarısına yaymaları gerektiği kanaatindeyim. kara bitki hakkında biraz daha geniş bilgi almayı umuyorduk zira. demek ki daha fazla bilgi için mecburen, dördüncü filmin çıkmasını bekliyeceğiz.*
serinin son filmi diyorlar ultimatum için. ama jason bourne efsanesi robert ludlum öldükten sonra başka yazarlar tarafından devam ettirildi. umarım onlarda film olur. her ne kadar önceki iki film, kitaplar kadar heyecanlı olamasada, jason bourne'u ekrandan seyretmek çok etkileyici bir duygu. gerçi, kitapları okuyanlar çok iyi bilirlerki mesela serinin ilk kitabı, adam gibi film yapılsa idi sadece ilk kitap bir kaç filmden oluşan bir seri olurdu. ah keşke bu kitaplar birde adam gibi tercüme edilebilse, orjinallerindeki tad, mağlesef türkçe çevirilerinde pek alınamıyor.
sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur.
sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez.
yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.
